18 Nisan 2012 Çarşamba

OLAYY FM2012 ANDROİ'DDE

İ'li cihazlar için 2 yıldır yayınlanan güzide ingiliz tipi menajerlik oyunumuz (bizdeki menajer kim volkan ballı o napar napar abi ya!)  neyse konuyu fazla dağıtmayalım. ama maalesef tüm portable sürümlerinde olduğu gibi kısıtlı bir oyuncu havuzumuz var(portable pes 2012 bunu daha da aşıp selçuk inanı kel modellemişti). Konu ne çok dağılan bir şeymiş be arkadaş!
Fm yattığım yerden oynamak için saçma sapan vnc'lerle(bkz..androidvnc) uğraşan ben artık bunu rahat rahat her yerden kontrol edebileceğim.

Son olarak hafta sonu detaylı yazı gelir bu arada 10dolarmış google playde
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.sigames.fmhi&hl=tr

15 Nisan 2012 Pazar

Basılı yayın mı Blog mu

Hemen konuya gidersek okuduğumuz güzel güncel bloglar kayboluyor.Bunu zaten biliyoruz dediğinizi biliyorum. Ama bu sefer konu farklı bloglar kitap oluyor. Gerçekten tuhaf! Basılı bir yayın olmak kısıtlı baskılar ve almak için bin bir takla  atmak zorunda olmak... Üstelik bu kitaba dönen bloglarda olan yayınlanmış bütün yazılar siliniyor. Kısıtlı kitleyle garip ilişki üstelik eski modası geçmiş yazılarla... Gazeteci olsalar gam yemicem(gam yemeyeceğim yazmak kötü olur herhalde). Tabi o bile bir blog değil... Tabi gazetede yazınız çalınması gibi bir derdiniz yok. Çalınsada basılı olarak adınız yer alıyor sonuçta... İnternette para olsa biz de böyle garip uğraşlara  girmesi zor eskimiş basın-yayon camiasına girmek için 5 yıl  yazı yazmayalım blogda....  Blog amaç değil araç olsun ama nasıl nasıl nasıl!!!!!!!!!!!!1

kickstarter yöntemi olabilir mesela yıllık mesela aylık 5000 tl taban konur. Artarsa kamera aldık vloga dönüyoruz veya başka yazarlar aldık gibi birşeyler yapılabilir.

13 Nisan 2012 Cuma

Bab-ı Esrar

Ahmet Ümit'in Bab-ı Esrar adlı romanını okudum edebiyat sınavı dolayısıyla bunun yazısını yazmıştım linki veririm aşağıya...
   Neyse konumuza dönelim öncelikle okuyanlar için birkaç yorumla başlayalım... Kitap gerçekten tuhaf bir ingiiliz kadın geliyor ve ne hikmetse her şey onun önüne seriliyor o kadar konyada vb oturan insanlar ancak piyango bizim Karen'a çıkıyor. Yazar da bunu anlamış olacakki kitabın sonunda olayların var olup olmadığı ile ilgili bilinmeze sürüklüyor. Bu polisler fazla arka sokaklar kokmuyor mu? (Ah seni cahil Anıl adam polisiye yazarı)... Evet sınırlı kültürümle yaptığım yorumlar sizi sıktıysa karakterler hakkında genel bilgilerle başlayalım:
   Karen Kimya Grenwood: İngiltere gelen sigorta eksperi. Babası konyalı bir mevlevi ama onu yıllar önce terk etmiş. Ayrıca çok iyi türkçe konuşmaktadır.
Mennan Fidan: Miss Karen'ın çalıştığı sigorta şirketinin Konya yetkilisi. İmam hatip mezunu , saf , iyi kalpli adam...
Ziya Kuyumcuzade: Yanan Yakut Otelin sahibi, hırslı bir iş adamı babasıyla zıt bir karakteri öyleki babası ona mirasını bile bırakmıyor.
Komiser Zeynep: Cinayet büro'da komiserdir , İstanbul'dan yeni tayin olmuştur.
Komiser Ragıp: Zeynep'in üstü
Nigel: Karen'ın uzatmalı sevgilisi (nişanlısı) her neyse... Kalp cerrahı
Poyraz Efendi: Karen'ın babası konyalı bir mevlevidir. Şu an Pakistan'da yaşamaktadır. Kızını bıraktığı için semaya kalkamaktadır yani huzursuzdur,mutsuzdur.
Serhat Gokgöz: Ziya'nın yanında çalışan güvenlikçi görünüşte ancak eski bir sabıkalı ve deli yılmazın çetesinde görev almaka...
Kadir Gemelek: Mennan'ın çocukluk arkadaşı... Yakut Otel yangınından yaralı kurtulmuş yangının tek bağımsız şahidi. Ancak deli gözüküyor, ifadesi onaylanmıyor.
Solak Kamil: Eski sabıkalı ailesini doğrayarak öldürmüş ama afla çıkmıştır. Şimdi bir turizm acentesinde şoförlük yapıyor. Hala bazı yasadışı işler yapıyor ve yüzbaşı yılmaz tarafından öldürülüyor.
Yüzbaşı Yılmaz: Deli Yılmaz olarakta bilinir. Güneydoğu'da bulunduğu zaman yaptığı yasa dışı işler nedeniyle ordudan atılır ve hapse girer hapisten sonra hapisten sonra Konya'da çete kurar.
İzzet Efendi: Poyraz efendinin eski arkadaşı mevlevi, kuyumcu
Şah Nesim: Poyraz efendinin mürşidi birlikte Pakistan'a yerleşirler
Susan: Karen'ın annesidir. Asi ruhlu bir insandır. 


Yakut Otel yanmıştır. Sigorta şirketi de 3 milyon poundluk tazminatı ödemek durumunda kalmıştır. Şirket bunda bir komplo olduğunu düşünerek işi enine boyuna araştırması için Miss Karen'ı gönderiyor. Miss Karen  
başında beri buraya gelip gelmemek konusunda kararsızdır. Rüyalarında tuhaf tuhaf sesler duyar görür. Şemş-i Tebrizi türbesinin etrafında gizemli bir adam ona bir yüzük verdi. Bu yüzük kanayan bir yüzük çıktı.
Makalat'taki hikayeye göre bu kanayan yüzük düğümlenmiş huzursuz gönülden alınmış taşlaşmış yürektir.
Karen 'ın hayali çocukluk arkadaşı Sunny Şems çıktı. Yakut otel yangının kundaklama olduğu ortaya çıktı ama kanıtlanamadı. Ancak Cavit ve Ziya'nın ölümüyle 3 milyon pound sevilen bir isme İzzet efendiye kaldı.
Şems'e niye peşindesin der Karen oda ben sana değil babana yardım ediyordum der. Babası semaya kalkamamaktadır kalbindeki düğüm nedeniyle. Yani kızını unutmamıştır bıraktığı için üzgündür hala...
Kızı onu affeder ve yüzüğü verir babası huzura erer ve semaya kalkar. Herkes huzurludur. Karen uyandığında bir telefon gelir babası ölmüştür. Huzurludur. Babam beni unutmadı o hikayedeki adam gibi der...

Şems ve Mevlana arasında mürşid mürid ilişkisi vardır. Mevlanayı mevlana yapan Şems'tir. Aşık maşuku olmadan eksiktir. (bu tarz şeyler kitapta çok gez geçiyor)
Şems Kimya'yı Alaaddin'le olan ilşkisi yüzünden öldürüyor. Aleaddin de sonra 7 yandaşıyla Şemsi...


Geçmiş karakterler:
Aladdin: Mevlana'nın küçük oğlu kimya'yı sevmektedir. Şems'ten haz etmemektedir.
Bahaddin Veled: Mevlananın büyük ve melek(!) oğlu
Kimya: Mevlana'nın evlatlığı onu Şems'le evlendiriyor.Ama o şems'i sevmiyor.
Kira hatun: Mevlana'nın karısı

Böyle bir kitap işte benden bu kadar... Ama bence okumalısınız.

not: Mevlana ve Şems'i karaktere yazmadım çünkü hepimizin malumu şahıslar...





6 Nisan 2012 Cuma

ATV

ATV 2 yıldır değişik dönem dizisi denemelerinde bulundu ancak hiçbirinde başarılı olamadı. Galiba farklı şeyler denedikleri için bakalım
Her Şeye Rağmen
Bir Günah Gibi
Her şeye 1930 larda , bir günah gibi ise 1940 larda... Bu dönem dizilerinde doğru düzgün olay olmadığı gerçekten kötüydü. Tabi abi ne darbe var ne başka bir şey...  Dizide yok belediye başkanı 50 'sinden sonra evleniyor ona miras kalıyor falan böyle lüzumsuz lüzumsuz olaylar... Döneme uygun olsun ama akıcılığı da kaybetmesin diye garip bir dil gerçekten olmuyor. Kıyafetler falan güzel bence film çeksinler. Bence atv 30' dan 40' dan  medet ummak yerine herkes gibi  70 80 60 ' oynamalı.
    Ama gerçekten cesaretleri nedeniyle övgüyü hak ediyorlar. Yalnızca para düşünmedikleri belli...(Tabi her konuda değil)

2 Nisan 2012 Pazartesi

BİREY

Bugün elime broşurümsü bir şey geçti. Bu bir yürüyüş davetiyesi suriye için yürüyoruz diye bir şey... Katliama dur demek için Sular vadisinde yürüyoruz tarzı sözler sayfalarca yazıyor. Ben bunu aldım önce suriyeli kardeşlerimiz için yürüyelim diye bir his kapladım. Ama sonra düşündüm.  Ben yürüyünce ne olur yürüyünce benim dediğim mi olacak veya ben ne istiyorum gibi sorular sordum kendime ve buradan buraya gidenlerin robot gibi kuru slogan atan düşüncesiz kalabalık olduğu kanısına vardım. Babam bana sen bir sayımısın dedi çok doğru ben sadece bir sayı değil düşünen bir bireyim ve bu yürüyüşler yalnızca kaba hatlarla kabul ettiğim gerçekte ne istediklerini bilmediğim belki gidip 10000 kişilik sivil toplum örgütüyüz diye çeşitli paralar aracaklar benim sayemde.... Ben bu değilim ben bu blogda düşüncemi yazarım sonrada bakk ben 3 yıl yazmıştım derim ama sonuçta söylemiş olurum bir robottan farkım olur
     Gençliğin kanında vardır eylemcilik miting  yapacağız yürüyecek falan diye ama insan gibi konuşarak tartışma yoktur varsada tek yönlü garip ses tonuyla hiçbir şey söylemeyerek karşınızdakine peşin hükümlü ci cu lu yaklaşımlarla anca bu oluruz yürüyen robotlar haa bide slogan atıyorrrr....