12 Aralık 2014 Cuma

Football Manager ve Hayat

Bildiğiniz gibi yaklaşık 10 yıldır Football Manager oynamaktayım. Bazıları gibi 2005 oyununu 3 yıl oynayan işin ruhunu anlamayan insanlardan olmadığımı herkes bilir. Bu oyunun bana çok ciddi katkıları olmuştur bunlardan bazılarını zaten biliyorsunuz. Ama bu sefer benim hayatımı nasıl değiştirdiğinden bahsetmek istiyorum. Bu yazıyı yıllar öncede yazabileceğimi zannediyordum ama yanılmışım (Daha doğrusu hep bir Manager yazısı yazayım deyip yıllardır yazamamın nedenini tembellik zannediyordum. Meğer gerçek daha başkaymış). Şimdi dilim döndüğünce bu mevzuyu anlatmaya çalışacağım.
       Bir gün dayım elinde bir oyun poşetiyle geldi. Yıllardır dayımın saatlerce oynadığı Cm denen oyunu merak ediyordum. Niyeyse bende sadece İtalya ligi içeren bir İtalyan oyunu olduğu izlenimini bırakmıştı (Milan'ın zararları). İlk bakışta gözüme çarpan futbolcu sayısının fazlalığıydı. Oynadığım diğer oyunlardaki kısıtlılık ve basitlik bilgisayarı küçümsememe yol açmıştı. Bu oyundaki doluluk ise insanı afallatıyordu. Garip garip liglerden saçma sapan oyuncular alıp uçuk fiyatlara satabiliyordunuz.Football Manager 2005 isimli bu oyunla gerçekten sıkı bir bağ kurmuştum. Küçümseyici tavrım ise sürüyordu. Rastgele oyuncu alıyorlar çok takım olduğu için rastgele olduğunu anlayamıyoruz diyordum. Böyle bir durum olmadığını ise kötü bir bilgisayarda sadece Türkiye Ligini seçerek oynadığım bir kariyerde anladım. Oyunda Barcelona sürekli genç türk futbolcular alıyordu. Ben düşünürken Allah Allah oyunun hatası işte derken türk oyunculardan başka fazla oyuncu kalmadığını gördüm Barcelona'da buna uyum sağlayıp oyuncu depolamaya başlamış. Takımlar kendini yaşatma dürtüsü olarak söyleyebileceğimiz bu olay gerçekçilikten uzak gibi görünse bize sadece türklerin futbolcu olduğu bir dünya simülasyonu gösterdiği de gerçek.
      Doğası gereği bir süre sonra 2005 kod adlı oyundan sıkıldım. Evet böyle güzel zekice şeyler vardı ama ilerlemek gerçekten çok kolaydı. Bir kaç iyi oyuncu takviyesiyle şampiyonlar ligi finali oynayabiliyordunuz (Burada dikkat şampiyonlar ligini takımınız belli başlı takımlardan değilse kazanamıyordunuz. Ne olursa olsun Finalde kaybediyordunuz.). Oyundaki garip bir hataydı. O zamanlar Türk düşmanlığı olarak yorumladığım bu hareket şimdi berbat bir if,else yapısı olduğunu öğrenmek gerçekten tuhaf oldu. Artık konunun nereye gittiğini anladığınızı düşünüyorum. O an belki neden sorusu nedeniyle nasıl sorusunu sorabilseydim şu an farklı yerlerde olurdum ancak şu anda durduğum yerin nedeni de nasıl olduğu merakının içime işlemesindendir. Bu durum başıma dert olmuşken bir de CM5 denen oyunda bunu deneyeyim dedim. Demosunu indirdim ve rezil maç motorunu görmemle tiksinmem bir oldu. Ancak maç motoru her ne kadar kendi kalelerine atılan goller ve orta sahadan serbest vuruş golleri olsada bir şekilde güçlü olan taraf kazanıyordu. Orada asıl olanın maç görüntüleri değil içeride dönen çeşitli (o zamanki aklımla) veriler olduğunu anladım.  Şu an anlıyorumki maç iç dinamikte eşzamanlı olarak oynanıyor ve maç motoru da belirli aralıklarla buradan aldığı bilgiler doğrultusunda ekrana maçtan önemli anları veriyordu. 90 dakikalık maç vardı ve evet iyi çalışıyordu (herhalde) hesap edecek çok zaman ve değişebilecek çok az parametre vardı. Motorun araç olduğunu görmem beni bu sefer Fifa Manager diye bir oyuna yöneltti. FM veya CM kadar doyurucu bir içeriği yoktu ve oyun, oyun motoru temelliydi. Motor ne derse o oluyordu. Zaten oyuncular arasında ciddi farklar da yoktu. Hızlı ve yavaş oyuncular farklıydı o kadar. Ne kadar oyuncu alsanızda taktik de yapsanız oyun motorunun istediği kazanıyordu. O zaman bilgisayardaki doğrunun görmediğimiz şeyler yüzünden olduğunu anladım. Gerçekten merak vardı. Kutsal kitap dedikleri bu olsa gerekti. Her takıma zeka kazandırmak neydi ki zaten.
        Bu kısa aldatmalardan sonra  FM 2006'ya döndüm. Bu sefer oyunun zorlaştığını ve artık o kadar kolay final oynayamadığımı gördüm. Oyun bir önceki oyunda yarattığı heyecandan vazgeçip güç dengesi olayını şampiyonlar liginin her safasına koymuştu. Tümden vazgeçmedikleri ne malum diyorsanız bazı maçların kader gibi ne taktik yaparsanız yapın kaybedilmesi veya dört gol atıp maç kazanamamak gibi olaylar vardı. Bütün ısrarlara rağmen ben bu zorlaşmanın şampiyonlar ligi finali kazanamama olayıyla bağlantılı olduğunu düşünüyordum. Şu an aynı olay oyunda halen daha olmakta ancak biz eski oyuncular artık belli bir ezberden geldiğimiz için bunu sorgulamıyoruz.
      Geriye kalan yıllarda oyuna saha harici şeyler ve daha çok taktik yapıp doğrudan maça etkilemesini görmek gibi şeylerle uğraştılar. 3D maç motoru gibi gereksiz işlerle uğraştılar. Oyunun çok satması için buna muhtaçtılar veya buradan bir hayat simülasyonu yapmak gibi planları vardı ama tabi ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Oyun her yıl çıkıyor. Her 100 erkek sabahtan beri oynuyorum diyor ve bunlardan sadece 5'i oynuyor. Böyle bir durumda olan oyun tabi ki gelişmeye devam ediyor ama yönsüz ve ezbere olan bu ilerleyiş hiç bir yere gitmiyor.
        Bilgisayar Mühendisliğe bölümünden ilk başladığım zaman sıklıkla duymaya başladığım Algoritma kelimesi bana bir yerden tanıdık geliyordu. Gördüğüm şeyler bana giderek FM'yi anımsatmaya başladı. Sürekli ve süreli for içinde ifleri maç kaybederken yaşadığımı hissettim ve küçükken verdiğim kararı hatırladım. Ben FM'yi yapan adamlardan olacağım. Evet böyle demiştim. Ve belki şans ile belki bilincimin bana oynadığı bir oyun ile o kararı gerçekleştirme yolundayım. Yılların çileli Fm oyuncusuyum ve bu olay benim çocukluk hayalim. Java ile kodlandığını öğrenmem de iyi oldu. Bana şans dileyin ve mümkünse yardım edin. Haydi kitaplara! Haydi Klavyelere!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder