25 Kasım 2014 Salı

Bir Feministin Doğuşu

Yağmurlu bir gündü. Çeşitli düşünceler içindeydi Baran Basamayan. O gün açıklanan vizeleri ona gerçek dünyayı göstermişti. Her zamanki gibi Yenibosna Metro'ya otobüsü ile Metrobüs üstgeçidine ulaşmıştı. Arkadaşı yaralı basamak oradaydı. Bu gün ona nankörlük edip selam vermemeyi seçti. Arkadaşı biraz haşin çıktı. Kötü düştü Baran. Bir şey olmadığını düşünüyordu başta hemen okuluna yetişmek için Metrobüs'e yöneldi.
      Şans bu ya daha ilk durakta oturdu. Aklına geçen yıl bir arkadaşının ona sorduğu, evleneceğin kadının senden fazla maaş almasına ne dersin sorusu geldi. Hemen iyi bile olur demişti. Hiç de fena olmayan bir yanıttı ve Baran'dan da bu beklenirdi zaten. Ama toplumsal rolü bu olduğu için söylediğini düşündüğü bu cümle ona şu an ciddi anlamda öz güven eksikliği gibi gelmişti. Bu işin en yüksek noktası sonuçta Özer Çiller'di. Onun gibi güçlü bir adam bir iki sınavı kötü geçti diye düşük profilli bir adam düşüncesi içinde olamazdı.
       Metrobüsten inerken ayağının sürüdüğünü fark etti. Ağrı da vardı. Biraz daha yakından baktığında şiştiğini gördü. Üniversite'nin Medikosuna kadar tek başına yürüdü. Bir şey demelerini beklerken kendini ambulansta buldu. Orada insanların güç seviyelerini düşündü. Gelenlerin çoğu erkekti. Ağır işlerde çalıştıkları için normal diye düşündü. Amerika değildik ki ana yana yerleşmesinin gücünü görüp,iş kazası geçirmiş kadınları görelim. Hastane de beklerken yanına gelen arkadaşlarının ataerkilliği onu bu düşüncelerden biraz arındırmıştı. Oradan Medical Park'a geçip alçıyı yedikten sonra aklına hemen Stephen Curry geldi. Curry de yaklaşık olarak aynı yeri burkarak başlamıştı çileli yıllarına. Neredeyse her maç bileğini burktuğu zamanları hatırlıyordu. Curry gibi bir burkucu mu olacaktı. Kuvvetli yürüyüşleri, ani dönüşleri,patlayıcılığı ne olacaktı. Curry'nin tam olarak iyileşmesi 2 yıl ve 1 ameliyat sürmüştü. Ona ne olacaktı. Bilmiyordu ruh hali biraz bozuktu.
        Sonra Return videoları ve diğer birtakım güç veren çalışmaları, Nba'in böyle şeyler konuunda hassas olması ile morali biraz düzeldi. Doktor da haftaya yürürsün deyince içi bayağı bir rahatlamıştı. Yapması gereken tek şey finallere iyi çalışıp oyunda kalmaktı artık.
         Alçıyı çıkartalım dediğinde doktor havalara uçmuştu artık. Takır takır yürüyecekti artık. Baktı ki durum öyle değil. Güç gitmiş sol bacağından. 20 yılda yaptığı her şey adeta sıfıtlanmış. Kas hafızası diye bir şey hatırlamaya çalıştı ama hatırlayamadı. Yine de artık okula gitmeliydi. Sınıfa oturduğunda her şey iyiydi. Gayet iyi bir şekilde sınıfa ulaşmıştı. Biraz nefes nefese kalmıştı ama başarmıştı. Bir basabilse gerisi gelecekti galiba. Çıkışta da kendinden iyi bir performans beklerken Kaygan zemin etkisi ile (belki de salaklıktan) aynı başarıyı sergileyemedi.  Kendini arkadaşlarının kollarında bulmuştu ve en kötüsü birinci sınıfların en güzel kızı onun bu halini görmüştü. Garip bir şekilde futbolcu metaforu bile kullanmıştı. Bilmiyordu ki bu futbolcu değil basketbolcu sakatlığı. Hem de en belalısından. Garip bir mahcubiyet içinde olan Baran bir de bu sözlerle yıkıldı. Bilinçaltının gücüne de inandığı için sürekli Baran'ı bu şekilde hatırlayacağını biliyordu. Artık taktik değiştirmeliydi. Doğasına ihanet etmeliydi. Kadının üstünlüğünü savunmalıydı ve benimsetmeliydi. Tek şansı buydu. Bu şekilde ilerlemeliydi. Nereden başlayacağını bilmiyordu Wikipedia'ya feminizm yazarak işe başladı. Beklediği gibi değildi. Akımın çoğunluğu kadının 2. sınıf vatandaş olduğuna yönelik görüşlere red ve şiddet karşıtlığı şeklinde ilerliyordu.
          Tam umudunu kesmişken  kadın doğulmaz olunur diye bir şey okudu. Toplumsal cinsiyet, Afrikada'ki kadın egemen toplumlar, Amerikan reality şovlarındaki anne yeri yerleşme;bunlar hep işine yarayacak şeylerdi. Keşke sosyoloji okusaydım diye düşündü ama belki de okumuş kadar olacaktı. Bu bir savaştı ve o kaybetmeye hazır değildi...!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder