29 Aralık 2013 Pazar

İnsan Nasıl Değişir 2 ----- Çelikten Sözler

Bu sefer daha da eskiye gidelim. Gebze semalarına  gidelim. İlkokul günlerime gidelim. Hadi o zaman :
  Gebze Koleji İstanbul' daki kolejlerin aksine geniş bahçesi devasa binalar ve ilçenin en iyi emekli sınıf öğretmenlerini içinde toplaması da cabasıydı. Ben de tabiki oraya gidiyordum. Orada 2. sınıfa giderken okulun yan tarafında çim saha açıldı. Eve halı değil çim saha... Bu çim sahada deparı, frikiki öğrendim. Hız sonunda etkiliydi. Neyse bu şekilde beden dersleri ve bazı diğer derslerde maç yaparken hayat devam ediyordu.  Bir gün öğle tenefüsünde boştu çim saha biz de hemen koştuk tabi. düşünmedik ki niye oynamıyor millet yağmuru ve dahi çamuru aklımıza bile getirmedik.  Başladık oynamaya; ben her zamanki gibi heyecanlı mizacımın etkisiyle attığım ilk deparda yere düştüm. Üstüm başım her yerim çamur olmuştu. BİR dakika sonra  bir kişi daha düşünce anladık ve oynamayı bıraktık. Ben sahadan çıkarken bir kez daha düştüm. Savaş filmlerindeki askerler gibiydim. Bu şekilde derse girdim ilk 2 ders ingilizceydi . Sonraki 2 ders ise sınıf öğretmenimiz canımız ciğerimiz Çelik'in dersiydi. Sınıf öğretmenini her çocuk gibi sever , sayar her dediğini yapardım. Taa ki o sözlerini kadar o gün inadına  Anıl hariç herkes güzel kıyafet giymiş. Bir tek Anıl kötü çocuk, ben, hocam düştüm dememe rağmen bir şey demedi.
   O gün anladım ki insanlar şekilci, vurdumduymaz, pragmatik...  Bir küçük çocuğun düşmüş olmasına bile tahammül edemiyorlar. Ardından bir yıl 23 Nisan'da serbest kıyafet giymeyi unuttum, o günde o çelikten hançerlerini kulağıma soktu.
   O günden sonra daima pejmurde giyinmeye başladım. Zaten bir düşmeye bakıyor algınız ne yaparsanız yapın... Arkadaşlar dikkatli olalım. Hayat düşmeye gelmez!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder