15 Temmuz 2014 Salı

RY

Ramazan'ın gelmesiyle ortaya hoca dediğimiz hristiyan bozması kavramlar televizyonlarımızda boy göstermeye başladı. Para alıp da bu işi yapmaları islam gibi bir dinde, ruhban sınıfının olmadığı ve hoca kavramının eğiticilik gücünden çok ariflik mertebesiyle ölçüldüğü bir dinde; gerçekten tuhaf... Bu durumun yanı sıra konuşulan şeyler; dinin nesinin konuşulması gerektiği (fıkıh,felsefesi), işlevi (faydası), hitap ettiği kitle, neden var; gibi şeyleri düşünüp konuşmak cüretinde bulunalım.
     80'li yılların ABD'sine baktığımızda dini programların reklam dahi almadığı devamlılıklarını gelen bağışlardan sağladığı reklam almasının ciddi bir problem olacağı söyleniyordu. Amerikalılar dini programları televizyonu eğlenme (entertain) kavramına verilen  bir ara olarak görmekteydiler. Bu durumun hristiyanlığın malum avrupa ortaçağındaki durumundan kaynaklandığı düşünülebilir. Orada kilisenin karun kadar zengin olup halkın (tebanın)  kiliseye olan güveni saygısı yerle bir olmuştu.Bu olay dolayısıyla protestanlık gibi yeni mezhebler ortaya çıktı. Bu mezheplerin de parayla olan ilişkiyi bu seviyede tutması halk tarafından tutulmalarına yol açtı. Bizde ise böyle bir ortaçağ mazisi yok. Belkide o yüzden dini programların aldığı reklmalar ve hocaların kazandığı paralara karşı bir tepkisizlik söz konusu. Ancak bu durum bazen gerçekten tuhaf durumlara yol açabiliyor.Bankada faizle krediyle ev alabilir miyim diye soran birine 3 maaşlı + ramazan bonuslu hocanın alınmaz demesi bize gerçekten ortaçağ avrupasından hoca nefretleri sunmakta. Bu çelişkiyi halk düşünmez yalnızca sen düşünürsün derseniz halkımızın televizyona çıkan insanlara zengin diye baktığını hatırlatmakta fayda var.
     Televizyonda gördüğümüz bu hocalar bazıları etik kavramından yoksun dünya görüşleriyle açık açık sponsorlarının din temalı garip reklamlarında oynarlar (bkz Serdar Tuncer istikbal). Bu adamların bu durumu tebliğ hizmeti yapıyorum demesi gerçekten ikiyüzlü (vay riya yazmadım!). Ancak sonuç olarak adamların yazın şu en hararetli saatlerinde aldıkları reytinglere bakınca sektör açısından bakınca az bile alıyorlar sonucu çıkıyor. Buna rağmen bu para alma durumunun zamanla halkı dinden soğutacağı bir gerçek. Dinde para kazanma kavramı da tek başına söylendiğinde insana ''neyyy!'' dedirten bir kavram. Peki çözüm ne olabilir biz de o söylediğin amerikan programları gibi bağış usulü ile mi yolumuza devam etmeliyiz. Bu durum bizde de uygulanabilir gözüksede bir çok yardım yalnızca muhtaç kimselere yapılan bir şey. Daha etik olmak bir şey için para vermek için çok fakiriz. Hem kültür olarak hem de maddi olarak.
      Televizyonda dinin anlatılamayacağını söyleyenler vardı. Bunlar biraz yaşı geçkince hocalar ve her dil din ve ırktan bazı sosyal bilimcilerdi. Hocaların bunu neye dayandırdıklarını tahmin etmek güç değil. Ancak sosyal bilimcilere gelince onu bir açıklamak gerekir. Bu bilimciler bu durumun nedenini şu şekilde açıklarlar:
Dinlerin şu zamana kadar ki öğreniliş yaşayış biçimi biçiminin televizyon gibi bir gösteri kavramında gerçekten boş duracağı ve don atlet dini program izleme durumunun dinin ciddiliği yok edeceği, dine olması gereken saygının ziddı bir duruma yol açıp dini dönüştüreceğini söylüyorlar. Yani temelde yaşlı hocalarla aynı şeyi düşünüyorlar. Belki de bu yüzden bizim televizyonlarımızda ilk çıkan dini programlar daha fetva ağırlıklı (zekat kime verilir, güneş doğunca sabah namazı, zekat mevzu) gibi konularda soru ağırlıklı olarak gerçekleştiriliyordu. Bu durum artık kültürümüzün bir parçası olmuştur hoca görünce genelde Google'ın 5 saniyede bize söyleyeceği şeyleri sormaktan geri kalmayız. Bu durumu hocalar da fark ettiği için ve bu fetva mevzularının artık danışıklı dövüş olduğunu gören hocalarımız da daha kıssa, ayet, daha itikadi konulara yönelmişlerdir. Bu yönelmeyle don atlet camiye gitmiş hatur hutur bir şeyler yiyen insanların uzun süreli dikkat gerektiren bu programları görüp dini algılarının değişmesi durumuna gerçekten yol aldı. Yine de halkımızın televizyondan bilgi edinme alışkanlığı sayesinde belli bir şeyler anlatabilmekteler ancak bu durumun uzun vadede ciddi sorunlara yol açacağı da açık bir durum. Fıkıh konularını konuşmaksa bir zamandan insanı tekrara düşürüp sıkacak bir eylem. Bu durumda formatımızı Nihat Hatipoğlu vari bir formata sokmamızda fayda olabilir. Ancak o tarz formatlarda da her şeyi bilen muktedir hoca kavramı yerine alanında uzman bir çok hoca ile yapılması faydalı olabilir. Yoksa mazallah Hatipoğlu gibi oradan buradan Hac niyetine size gelirler!
      Ramazan programlarının izleyici kitlesinin çoğunluğunu orta yaş kadın izleyici kitlesi oluşturmakta. Kadınlar bu programları yoğun bir biçimde izlemekteler. Bu izleyici kitlesinin oluşma nedeni kadının genelde kul olmak üzere yetiştirildiği geleneksel toplum yapımızdan geliyor olabilir ama bu konuda kesin konuşmak için fazla gencim!Ancak hocaların suskun karizmasına rağmen yaşları ve fiziksel durumları bu iddiamı desteklemekte.
     Genelde kadınların izlemesine rağmen içeriğin fazla erkeksi olduğunu söylemeye herhalde gerek yok. Programlarda genelde erkekler anlatılıyor çeşitli savaşlar anlatılıyor ve kadınlara cennette yine kocanızla evli olacaksınız (!) gibi kadınları heyecanlandırmayan şeyler söylenmekte. Arada bir Hacer annemiz Hz Sümeyye, Hz Ayşe falan dense de bu durum oldukça yetersiz. Yine de bu durumu en iyi kullanan yine Hatipoğlu kadınları diğer hocalara nazaran daha çok düşünüp anlatıyor. Burada hocaları suçlayamayız. İslam toplumu fazlasıyla Ataerkil bir toplumdu. Buradan kadınlara fazla malzeme çıkmaması da normal.
     Bu programların bir ihtiyaçtan ziyade Şov olarak yapıldığını hocalar hariç herkes neredeyse benimsedi. Bunun aynı soruların Milyarlarca defa sorulmasından ve aynı hikayelerin her yıl anlatılmasından çıkarabiliriz. Bu programları da eğlence programı kapsamında değerlendiren halkımızın hocalara da şovmen gibi davranması gerçekten normal. Hala zaman zaman şu hocayı dinledi dine döndü falan gibi haberler görüyoruz. Bu durumun eskiden biteceğini düşünürdüm ancak şimdi artarak devam edeceğini düşünmeye başladım. Çünkü dinin ciddiliğinin giderek azalması onun cazibesini giderek arttırıyor. Şov bizin müslüman sayısını arttıracağı düşüncesi gerçekten tuhaf kaçsa da çağımızın realitesi.
    Son olarak tv hocaları şovmen olarak fakir çağımızın din alimlerine göre zengin olarak sürdükleri hayat, dinin yozlaşıp şekil değiştirmesine yol açıyor. Bu şekil değişikliği islamda reform olmaz sözlerini gerçekten boşa çıkarır nitelikte hızlı ve kesin oluyor. Bundan çok uzun zaman önce olmayan adetlerle (Kabe'den canlı dua) dinin merkeziyetçiliği artarken yine de orta çağ avrupasının feodal özelliklerini korumayı da başarması ise gerçekten büyük bir başarı olarak takdiri hak ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder