5 Ağustos 2014 Salı

Bunu Siz Istediniz

Yaz sezonunu açıldıktan bir süre sonra yazılarımın konu ve üslup olarak farklılaştığını hepiniz fark etmişsinizdir. Bunu sebebi yazın insanların yaşayış şekilleri ve okuma alışkanlıklarının değişmesi ile rahatça açıklayabiliriz (1100 kelimelik reality şov yazımı açıklamak ise beni aşıyor.) . Birtakım okurlar bu durumu sevdi bir takım okurlar ise iyice light yazar oldun dedi. Ben bu tepkilere rağmen ve tepkiler dolayısıyla yaz boyunca bu tutumu ve üslubu koruma kararı almıştım. Ancak son yayınladığım Beyinsiz adam yazımdan sonra garip garip tepkiler aldım. Kimi Filistin'i yazamayan Siyonist dedi kimi dünyada bu kadar kötü olay varken senin böyle bir üslup kullanman acınızı dedi. Bazıları toplumsal olaylara karşı iğrenç bir sosyopat olmakla itham etti beni. Bu yorumlardan bazılarını arkadaşım dediğim kimselerin yapması da ayrı üzdü beni. O yüzden bu yazıda öncelikle bu tutumumun nedeni anlatacak ondan sonra da kendi hayatımdan üzücü bir anıyla isteğinizi bir nebze de olsa gerçekleştirmiş olacağım.
     Öncelikle bir gazetecinin meşhur bir sözüyle başlayalım. Eğer gerçek bir yazar olsaydım savaşları önleyebilirdim, diyor yazar. Yazarın etkisinin bu boyuta ulaştığı zamanları görmek umuduyla yaşıyorum ben de yıllardır. Herkesin okuyup (belki görüp) etkisi altında kalacağı çeşitli şekillerde yaşam tarzları üzerinde etkili bir kitap okudum hayatım değişti düsturundan çok daha fazlasını isteyen toplumsal bir güçle dünyanın kaderini değiştirecek kitaplar ve yazarların çıkmış ve çıkacak olduğuna hala inanıyorum. Bu insanlardan bu konularda her an yazı bekliyorum ve en önemlisi bu beni suçlayan arkadaşların aksine haddimi bilip onların işine burnumu sokmaktan kaçınıyorum. Zor bir şey mi olduğunu sanıyorsunuz blogu kahrolsun İsrail veya diğer işidi kınayan capslerle donatıp buradan çılgınca hit ve yorum almak. O kadar kolayki şu paragrafı yazacağıma beş tane böyle yazı hazırlayıp yayınlamıştım. Yıllardır Facebook ve twitter'da durmadan bir şeyler kınayıp bir şeylere sahip çıkıyorsunuz peki ne değişti. Hiç çünkü siz gerçek yazar değilsiniz ve bu yaptığınız kepazelikler ile gerçek yazarların gözükmesinde önlüyorsunuz. Ben gerçek yazar olmadığımı bildiğim için yazmazken sizin yaptığınız kepazeliğe bir de güç demeniz insanın midesini gerçekten bulandırıyor. Sizin olduğunuz dünya da gerçek yazar yaşamaz derdim ama o yetişmesi benim tek umudum. 
Alın Size Ağlak Yazı
     İstanbul'a taşınalı bir ay olmuştu. Gideceğim okul (Florya) açılma zamanı gelmişti. Yüzme havuzu ve8 gerçek potayı yapısıyla tam bir zengin okulu olduğunu gösteren okulumda yaşadığım ilk günler ise tam bir felaketi. 
       Ilk günden başlayalım okula ilk gün oldukça erken gelmiştik istanbul trafiği korkusuyla orada ben ve Oğulcan'dan başka kimsenin yarım içinde gelmemesi beynimde çeşitli düşüncelerin uçuşmasına yol açsa da yaklaşık 45 dakika sonra gelen 4a sınıfının ahalisi ile kaynaşma çabasına girmişken bir kızın nerede oturuyorsun sorusu üzerine Zeytinburnu demem ile yola 2 saat önceden çıkmış olmalısın kaçta kalktın soru bombardımanındayken ağzımdan sen nerede oturuyorsun sorusu çıktı. Kızın cevabı şenlikköy stadının arkası olunca ise çeşitli alaylara ve baban işsizimi (sen fakir misinin kibarı) şeylerine maruz kalarak sınıfa çıktık. 
         Sınıfa çıktığımızda öğretmen yeni gelen 3 çocuktan kendilerini tanıtmalarını istedi. Biri çeşitli döviz büroları ve galerileri olan mafyatik bir adamın en büyük çocuğuydu. Diğeri ise Işık Lisesi diye herkesin wow dediği bir yerden gelmişti. Ben ise Gebze'den gelmiş bir memur çocuğu olduğumu söyledim. Babamin işi onları heyecanlandırsada 4. Sınıf çocuğu için asıl olanın materyalizm olduğu gerçeği etkiyi söndürmüştü. 
          Dersin tenefüsünde çocuklar ayakkabılarını konuşuyorlardı. Ben de kinetix ayakkabılarımla konuya dahil olmaya çabaladım. Verdikleri cevap Nike Adidas hariç marka yoktur temalı tepkiler aldım. 
           Öğle yemeği için yemekhaneye indiğimimde beni büyük bir sürpriz daha bekliyordu. Bu mahluklar yemeklerini kendileri yiyemiyorlardı. Benim hatır hutur yediğimi gören Su'lu isimli bir kız sen hakikaten fakirmişsin dedi. Gol üstüne gol yiyordum bu materyelist egoist manyaklardan pilava ketçap sıkmama isteğimi bile hor görmüşlerdi. Öğleden sonraki ders matematikte çılgın atınca söyleyecek bir şeyleri kalmamıştı. Intikamını İngilizce dersinde almaya kalktılar ama bu şımarık salaklar hakikaten salaktı. 
           Çeşitli goller ve ders alanındaki başarılarla ilk günü neredeyse nötr tamamlayacakken okul servislerinin açıklanmasıyla yenilgiyi kabullenmiştim. Benim servis Doğan Slx olunca millet tabi ah yazık nidaları atmaya başladı. 
            2. Gün verilen kağıtta yazan 4a sınıfı yüzme dersinin başlama günüydü. Yüzme çantalarımızla geldik. Herkes mayorsunuz giydi bonesini taktı. O da ne erkeklerin mayoların hepsi silip boneler şuan adını hatırlamadığım bir marka benim ise mayom şort bonem ise markasız. Yine bir dalga nöbetiyle karşılaştıktan sonra bir de yüzme bilmemem ile dalga geçmeleri (bilmeme değil aslında o zamana kadar ek ekipmansız yüzememe). Garip bir şekilde günüm bu olayla son bulurken bu çocukların beni aslında sevdiğini fark etmem beni sosyolojiye iten sebeplerden biridir. Ondan sonra yıllarca bu çocuklarla çok iyi arkadaş olduk ancak size önerim materyalizmin tavan 3. Ve 4. Sınıfta okuyan çocuklarınızı sizden maddi olarak üst seviyede olan çocukların yoğunlukta olduğu okullara yollamayın. 5. Sınıfta verin 1 de verin ama en ideali 6. Sınıftır onu da belirteyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder