26 Ağustos 2014 Salı

Son Yaz Yazısı

Abimin yazlığındaydım o yaz. İki küçük çocuklu olan abimim yazlığı Altınoluk'taydım. Abinin yazlığı kocaman herhalde bütün sülale kalıyordur dediğinizi duyar gibi oluyorum. Hayır 2 oda 1 salon bir apartman dairesi. O zaman işsiz güçsüz ipsiz sapsız bir adamsın diyeceksinizdir. Hayır gayet de iyi bir işim var. Abimle aram çok mu iyi. Hayır aramızda 13 yaş fark var. Derdim mi ne o zaman baştan başlayalım. 
     İş yerinde gayet sıradan bir gündü. Havada Kasım ayı için gayet sıradandı. Öğle arasında yemekhaneden yemek yenen bir iş yerinde çalışmam dolayısıyla yemekhanede yemek yiyordum. Biraz geç kalmam dolayısıyla yerimi kaptırmıştım. Boş bir masaya doğru yöneldim. Görgüsüzce aldığım açık büfe salatadan bir kaşık alarak yemeğime başladım. Başlar başlamaz kulakları tırmalayan sesiyle orada çalışan herkesin tanıdığı ismini şuan hatırlamadığım kadın bir arkadaşıyla oturdu. Arkadaşının yeni çalışmaya başladığını ve herkesle tanışmayı istediğini söyledi. Klasik bir tanışma merasiminden sonra yeninin bir kaç konuşma başlatıcı sorusuna kısa cevaplar verip kendi iç dünyama döndüm. İkilinin ilgimi çeken bir konuyu konuşmaya başlayana kadar. Onları dikkatle dinlemeye başladım. Yeninin yüzüne de ilk o zaman baktım. Tatlı kızdı doğrusu. 
       Ertesi gün asansörde ve koridorda karşılaştık. İçimden bir ses bu kadar karşılaşmanın bir tesadüf olmadığını söylüyordu. Belki de o ses direk ağzımdan geliyordu. Asansörde onu görünce yetişmek attığım deparın tesadüfle hiç bir alakası yoktu. Diğeri gerçekten tesadüftü. Koridorda attığım altıncı volta olması dışında. Ama şansıma yemekhenedeki benle konuşmaya çalışan kız gitmiş yerine soğuk bir tip gelmişti. Önce gülüp selam vermiş ikinci karşılaşmada ise sadece selam vermişti. 
        Normalde umudum kırılırdı ama bu sefer farklıydı. Neden bilmiyorum ama öyleydi işte. Bir süre yemekhaneye ne zaman geldiğini gözlemledim. Herkesten biraz sonra geliyordu gelmesine ama bu yeterli olmuyordu. Gördüğü en boş masaya oturma gibi bir adeti vardı. Bu ilkokulu yemekhanemiz devlet okulunda okuduğu ve orta okulu yemekhaneli büyük ihtimal özel okulda okuduğunu gösteriyordu. Iyi çıkarım yaparım ama bu şekilde kızı tanımamım yıllar süreceğini anlayıp taktik değiştirdim. Artık yemekhaneye olabildiğince geç gelip onun olduğu masaya oturuyordum. Başlangıçta sadece onun çevresiyle konuşmalarını dinlerken sonrasında konuşmalara da ucundan kıyısından katılır oldum. Artık evinin yerini nerede sinemayı gittiğini tuttuğu takımı biliyordum. Elinde gördüğüm kitapları alıp hemen okuyordum. Bir keresinde tesadüfen (!) gittiği avmnin teknoloji Mağazasında karşılaşıp ona yeni telefon almasında yardımcı olmuştum. 
          Yine böyle tesadüfler ve çabalarla sürüyordu hayat ama niyeyse yaz yaklaşmasına rağmen beklediğim seviyede değildik. Tatilini teyzesinin Altınoluk'taki yazlığında geçireceğini duyluştum. O gün abimi arayıp yazlığın benim bir yıl önceden belirlenmiş tatil haftalarımda (2 hafta) yazlığın boş olup olmadığını sordum. Biz oradayız sende gelirsin dedi. Bende istekliye olur dedim. Kabul edeceğimi hiç düşünmemişti herhalde, şaşkınlıktan öksürdü. Sorun şuydu ki ben kızın tatil zamanının bana uyup uymadığını bilmiyordum. Ama denemek zorunda hissediyordum kendimi. Ve evet buraya geldim. 
            İlk 5 gün görerimumuduyla her gün çarşıya gittim. Göremedim. 6. Gün umudu kesmiş Abim ve şürakasıyla okey oynayıp evden çıkmadım. Bir hafta dolarken çarşıda karşılaştım. Ilk sözü heryerde karşıma sen çıkıyorsun oldu. Daha yeni gelmişti ve izni bir haftaydı. Beraber dönecektik İstanbul'a yani (Arabası olmadığını bilmem sizi şaşırtmadı değil mi?). O bir hafta gündüzleri sadece bir defa görüştük. Orada da teyzesiyle beraber yüzdük. Ama geceleri bazen canlı müzik olan bir yere gittik. Bazen bir konsere. Fazlaca eğlendik. O yine bayağı hareketime şaşırdı (hep tesadüf). Beraber İstanbul'a döndük. Ve inanmazsınız ama ondan bir yıl sonra evlendik. Şu an hala mutlu bir evlilik geçiriyoruz. Herkesin anlatacak böyle hikayeleri olması dileklerimle. 
        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder