1 Eylül 2014 Pazartesi

Nootlar---Karma Karışık Fikirler


  • Yazın bitmesiyle yeniden İstanbuş'a döndüm. Bir çoğunuz benim gibi şehirlerine döndü. Hepimiz gördük ki bizim memleketimiz büyük şehir olmuş. Her ne kadar memleketimizin insanını sevsek de oraları özlesekte oralarda yaşayamaz hale gelmişiz. Sadece biz de değil aslında. Oradaki insanlar da yaşayamaz hale gelmiş. Artık şehir bir zorunluluk halini almış. Eskiden söylenen ulaşım ve iletişim olanaklarının artmasıyla şehirler önemini yitirecek ve herkes küçük yerlerde yaşayacak anlayışı kökünden çökmüş. Yazlık yerleşim çok olduğu Ege Bölgesinde kurulan küçük İstanbul'lara ne diyorsun diye soruyorsanız. Şehir sadece alışveriş öncelikli bir yapı değildir. Şehirde esas olan yabancının faydasıdır. Şehirler bir sürü görünmez elin olduğu kendi içinde mantıklı yerlerdir. Biz fark etsek de fark etmesek de şehirde heran bir şeylerle iletişim halinde oluruz ve bu iletişim bize çoğunlukla fayda sağlar. Hiç konuşmadan belki yüzüne bile bakmadan yaptığımız bu iletişimi yazlık beldelerde yada memlektimizde bulmamızın imkanı yoktur. Yazlık yerlerde büyük ihtimal daha çok konuşuruz ama konuşmlarımız eninde sonunda rutine bağlar ama şehirin kültürü rutini kırar. Televizyonun iletişimini bize şehir sağlar hem karşılıklı hem karşılıksız iletişimi yani. Çıkar ilişkisi gibi ama hep kazandıran!
  • Ailerlerin daralmasıyla insanların akrabalık ilişkilerinin yakınlaştığı ve bu durumun bir birine daha yakın ailelere yol açtığını söyleyenler var. Ancak düşünmüyorlarki daralan bu ailelerde çoğu zaman bir memleket algısı oluşmuyor. Ortak bir değerden yoksun kalan bu aileler farklı farklı şehirlere dağıldıklarında onları birleştirecek bir memleket olmadığı için bir birlerinden kopuyorlar. Kardeşler bile kopuyorlar. Bunu önlemek için şehir içinde semtten semte fazla değişiklik yapılmaması ve mümkünse ailelerin kendilerine benzer ailelerin oturduğu yerlerde oturması önerilebilir.
  • Çağımızın en büyük sorunu erdemlilik olabilir mi acaba? Bence olabilir. Günümüzde insanlar kendilerin ve belirli çevrelerini adeta melek gibi görüp yaptıklarında yanlış olamayacağını onların normal olduğu düşüncesi çağımızın en büyük tehdididir. Bu tehdit o kadar tehlikelidir ki bizi temizlik (saflık) fikrine ve dolayısıyla soykırıma kadar götürebilir. Önlenebilir bir şey diye soruyorsanız hayır demek istemiyorum ama diyorum. Belki kendimizi doğru dürüst biçimde anlatırsak insanları çeşitli masallara boğmazsak kurtulabiliriz ama bunu sadece ben yaparım!
  • Ehliyet (Sürücü belgesi) artık neredeyse bütün Türkiye'de olan bir şey. Artık bu duruma şaşırmıyoruz. Ama ya şöyle söylersek: 2 tonluk bir nesneyi saatte 120 kilometre hızda evimizin 100 metre yakınında deli gibi karbon di oksit salarak hareket etmeye yetkinsin. Ehliyete bu kadar kişinin sahip olması sadece tehlikeli
  • Diziler yeniden başlıyor. Günlük dizilerde gene entrika gene kayıp kardeşler. Garip garip gülüşler. Bir Bizim Evin Halleri daha gelmeyecek belli oldu. Ben izlemeye devam edeceğim her şeye rağmen Bizim Evin Hallerini
  • Hiç bir söylemeyen yazar sayısındaki artış da erdemliliğe işaret ediyor. Melek kardeşimiz yazıyı okuyor ve kendi istediği gibi anlayıp rafa koyuyor. Eğer bir şeyler söyleseydi yazı zaten okunmazda çünkü meleğimiz her şeyi kendi bildiği için kimsenin yol göstermesine ihtiyaç yok.
  • Eskiden gazetelerin kurtuluşunu köşe yazılarında görürdüm ama şu son erdemlilik kavrayışımdan sonra ancak diğer insanları kötü gösteren haberler sayesinde yaşayacaklarını anladım. En çok tecavüz, cinayet haberlerinin okunması da kendinin ne kadar erdemli olduğunu bir kez daha kanıtlama arzusundan doğmakta.
  • Şuan Basketbol Milli Takımızın madalya almasını isteyen tek bir insan yok. 
  • Göçmenlere her zaman dünyanın dünyanın her yerinde karşı çıkılmıştır. Karşı çıkılma düzenin bozulma korkusundandır. Biraz da göçmenlere olan yardım konusu var ki. Bizim köydekiler aç onlara bir şey elin Suriyelisine neler var anlayışı tehlikeli ama şükür ki kalıcı değil.
  • Soma'yı unuttuk. Gerçekten unuttuk. Peki neden unuttuk? Soma ile aramıza para ve devlet girdi. Somalı ailelere söylenen maaş bağlama çocuklarının eğitim masraflarını karşılama ücretsiz ev verme gibi söylemler onları bir çoğumuz gözünde normalleştirdi. Geliri onlara bağışlanan maçlarda onları gözümüzde zenginleştik. Belki de böyle olması lazım ama maden yasası madencilerin istediğinden oldukça uzaktayken bu durumun olması... Kendi memleketlerin de mülteci olmaya doğru gidiyorlar hadi bakalım.
  • Felsefe kitaplarına deli gibi ilgi duyulurken psikoloji ve sosyoloji kitaplarına daha az ilgi duyulması felsefenin medyatikleşmesi şu ana kadar bize hiçbir şey kazandırmadı. Olabildiğince soyut olduğu için okunduğu düşündüğüm bu kitaplar bir diğer okunma sebebi ise hayatımıza olan uzaklık.
  • İnternette ses olmayınca hakikaten çekilmez oluyor. Merak etmeyin efendim geri döneceğim!!!!!!!!!
  • Sorulara tek kelime ile cevap verenler artarsa iletişim sağlıklı olur ama zevkli olmaz.
  • Kıytırık köşe yazarlarının konu bulamayınca devir bilgisayar devri hız çağındayız tarzı yazılar yazmaları insanı gerçekten çileden çıkarıyor. Bunca yıllık blogger ve internet okur-yazarı olarak ben bunlar hakkında yazı yazmaya korkarken bu insanlar hiç utanmadan çekinmeden gazetenin Migros eklerinde koddan falan bahsediyorlar.Üstelik en ufak bilgisi olmadığını başlık dahil 4 kez göstererek. Eğer birinin öyle bir yazı yazması lazımsa işinin ehli insanlar yazar sen kimsin çakma ekonomi yazarı.
  • Kutuplaşmanın da nedeni erdemliliktir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder