15 Eylül 2014 Pazartesi

Başlarken----1---- İnternet

Bildiğiniz gibi sosyal bilimcilerin her şeyi belli kategorilere ayırma tanımlama gibi huyları vardır.Bunları yaparken ince eleyip sık dokurlar ancak kesin yargıya varmak sosyal bilimlerin doğasına aykırı olduğu için tam olarak doğru olmaz. Ancak eğer doğru olarak kabul ederseniz önünüze yepyeni dünyalar açılır. Bir şeyi tanımlamadan üzerine konuşmak fencilere özgü (!) neyse bu cümleyi fazla ciddiye almadan konuya girelim. Bende tam da yeni bir başlangıç yapacakken bu konuda daha kirlenmeden bir yazı yazma ihtiyacı hissettim. Özelllikle bir yıldır bu konulara özellikle girmemeye çalışıyordum ama artık bir önce sonra karşılaştırması yapmak için bu konulara girmeye başlayacağım ama merak etmeyin sadece iki aylık bir dönem ondan rutin (!) akışımıza geri döneceğiz. Artık konuya gelecek olursak Neill Postman nasıl televizyonu tanımlayıp belli kabullerle ona bir çerçeve çizdiyse ben de aynı şeyi internet için yapmaya çalışacağım. Elbette benim yazım sınırlı, önyargılı ve hep eleştirdiğim biçimde kalıplaşmış (halkın ezberi... avam diyeydin havalı oluyor.) bir yazı olacak biraz da cahilce olacak ama biz de zaten bunu istiyoruz.
     İnterneti anlatmaya icadından (icat denmez de şu an cahilim.) bailamak anlamsız olur. Aynı şekilde kronolojik olarak anlatmak da manasız. Anlatmaya o dönem neler vardı imkanlar neydi şeklinde bakarak konuşulabilir? Ortadan bir yerden başlamak pahasına Geocities demek istiyorum. Geocities'i hepimiz hatırlarız. Burada basit genelde üç beş satır yazı ve bir iki resimden oluşan kendi sitelerimizi yapıyorduk. Buradan başlamamın sebebi bizi yayıncı yaptı klişesine sığınmak değil! Burada normalde akademiğimsi kalıcı yazıların olması beklenir.Çünkü güncellenmesi zor ve hantal bir sistem. Anlık olarak haber de girilemez bu açıdan. Ancak burada akademik yazılardan çok (benim gördüğüm kadarıyla) o zamanın popüler filmi dizisi hakkında çoğunlukla yorumsuz kuru bir bilgi biraz da ben sevdim şundan sevmedim sosu eşliğinde bilgiler bulunmakta. Bu bilgiler bilimsel olmak uzak ama haber de değiller. Nasıl şeyler olduğunu şöyle açıklayabiliriz:
Ben bir dizi izliyorum bu dizide oynayan insanlardan birini çok seviyorum. Dizinin başlangıcında da isimler oyuncuların altında yazmıyor. Böyle bir durumda hemen Geocities'e başvuruyorum. İlgili siteyi açıyorum ve oradan istediğim bilgiyi alıyorum. Wikipedia'dan farkı ne diyecek olursak amacı ansiklopedi olmak değil bilgi vermek. Bu haberimsi bilgiyi unutmayalım cebimizde bulunsun.
     İkinci olarak blog kavramından bahsedelim. Bloglar da bildiğiniz gibi çoğunlukla günlük olarak yazılmaz. Haber vermekten çok yine bilgi haber arası bir formatı benimserler. Hatta çoğu zaman onu da benimsemeyip günlük şeklinde tutulur (hangi manyak özelini internete yazıyorsa artık!).Akademik olmaktan yine uzaktır ve en az geocities kadar haber değildir. Biraz düşününce geocites'in bireylerin hayatını anlatan versiyonu olarak düşünülebilir ama oraya kadar gitmeyelim.
     Forum kavramına geçecek olursak burada bir sürü insanın birbirleriyle bilgi paylaşması üzerine bina edilen bir yapı görürüz. Bu yapıda ana amaç haberdar olmaktır. Bir şeyleri öğrenmektir. Bir şeyler hakkında chatimsi konuşmalar yapmaktır. Geocities ve blogdan hızlıdır ancak onlardan daha az güvenilirdir. Halen daha tutulmakta ve sevilmekte olan bir şeydir. Bilgi verir ama bizim gündelik bilgi dediğimiz şeye yoğunlaşmıştır (Şu şampuanı kullan saçın kabarır falan gibi). Haberler de paylaşılıp yorumlanır ama bu konuda televizyon ve radyoya yenilmeye mahkum olmaktan halen daha kurtulamamıştır.
     RSS denilen şey Firefox ile birlikte internet anlayışımızı tamamen değiştirmiştir. RSS'le artık haberleri cidden çılgın bir hızda alma olanağına kavuştuk. Hepimiz bir garip heyecan içinde bu hızdan sarhoş olarak her konuda saçma sapan haberler okumuşuzdur. Bu hevesleri hepimiz yaşadık evet. Ama sonra yine klasik olarak sevdiğimiz blogları takip etmeye başladık. Bu durum takip ettiğimiz yüzlerce blog sayesinde yavaşlığın hızını yaşadık. Bloglar belki haftada 1 veya 2 kere güncelleniyorlardı ancak 100 blog ve her biri farklı vakitlerde güncellenince bizi sadece onları okumaya yöneltti ve blogların altın çağı dediğimiz çağ yaşandı. Eğer Rss bize haber tabanlı bu hizmeti sunmasaydı şu an bu yazıyı okumuyor olacaktınız ve bende bir dandik forumun seksen bin mesajlı süper moderatörü olacaktım. Neyse ki Rss vardı. Uzun lafın kısası internet bir özünü korumuştu hatta özünün her şeyi olduğunu göstermişti.
    Msn dediğimiz Messenger mefhumuna gelecek olursak burada hız inanılmazdı ve genelde ıvır zıvır şeyler konuşup birbirimize gereksiz yere hava atar dururduk. Grup dediğimiz birden fazla kişinin olduğu şeylerde genelde bir konu hakkında derinlemesine konuşulmaya çalışılır ve genellikle kısa bir süre sonra sululaşırdı. Bunu önceki şeylerden biraz ayırmak zorundayız. O an bile değeri olmayan kısa süreli etkileme amaçlı bu konuşmalarda insanlar uzakları yakın edenin radyo olmadığını anladı. Burada internetten sadece haber alan insanların temeli atıldı.
     Buraya kadar internette var olan çeşitli kavramlar açısından internet hakkında çıkarımlar yapmaya çalıştık ve her zamanki gibi araya saçma sağan düşüncelerimi serptim. Ama kısaca söylemek istediğim internetin bir haber veya bilgi kaynağı olmadığı iksinin arası bir şey üzerinden var olan yaşayan bir kavram olmasıdır (Kavram yaşar mı cahil). İkisinin arasıdır. İkisi hakkında ayrı ayrı uzmanlaşmış siteler vardır ama bunlar geneli kapsamaz yada çok iyi sitelerdir. Haber sitelerinin çok tutuyor uçuyor kaçıyor diyecek olabilirsiniz ancak buna cevabım var olan medyanın eskimiş,kullanılmış,zapt edilmiş ve rutine binmiş hali dolayısıyladır. Haber siteleri internetten değil dönemin diğer şartlarından çıkmıştır yani. Kısaca internetin ham maddesinin ne olduğu hakkında bilgi verdikten sonra şimdi biraz daha açılalım ve forumun da internetin temeli olabileceğine dair bir kaç kelam edelim.
     Arama motorları adeta forumlar için yapılmıştır. Arama motorları hakkında çakma Seo uzmanlarının söylediği özgün içerik kavramı forumda her an üretilen şeydir. Makul çeşitli kelime kullanımı olduğundan bu forumlar senin Dokuz yüz etiket koyarak ulaşmaya çalıştığın şeye kolayca ulaşır. Bu ortamlarda etiket kullanımı ön plana çıkarılmaya çalışıldı ancak pek gerekli olmadığı anlaşıldı. Bu durum forumların saltanatın halen daha sürdüğü gibi bir algı oluşturmasın. Forum kavramı son derece eski olduğundan kendi kanunlarını ve kendi üslubunu yaratmıştır. Bu durum forumları belli alanlara kısıtlamış ve kullanan sayısını da azaltmıştır. Birde tabi ki kendi ismini kullanmama olayı var ki günümüzün youtube'da küfür arası oyun oynayıp utanmadan adını soyadını veren nesile gerçekten anlatılamayacak bir olaydır.  Ancak arama motorları her şeye rağmen hala forumları çılgınca sevmekteler ve artık twitter ve Facebook'ta bile iğrenç reklamlar çılgınca tt yaparım ve yaptım Whatsapp insanları oldukça forumun küçük dünyasına dönüş gittikçe hızlanıyor.
      Arama motorlarının yaygınluğının sonucunda haber sitelerinin yükselmesini düşündüğünüz zaman bayağı bir saçma olduğunu anlayacaksınız. Böyle hit odaklı bir sistemde haberler yukarı çıkana kadar eskir zaten diye düşünebiliriz. İlk başlarda tamamen ve halen kısmen doğruluğunu sürdürse de arama motorları günümüzde haber akışını da listeleyebilecek düzeye eriştiler. Ancak yine de bu  iş için tasarlanmamış oldukları için hep biraz aksak kalmaya mahkumlar (sosyal bilimci olsam işlevini yerine getiremez derdim, kıymetimi bilin yani).
      Kitlelerin benimsediği şeyler üzerinde gittik. Bence başka da çaremiz yoktu. bu yazıyı çılgınca uzatma imkanım var ancak artık kısa kesip zaten çok fazla olmayan bu yazı tarzı yazıları okuyan insanları iyice kaçırmamak için kısa bir şu anki trendlerden bahsedip kısa bir özetleme ile kapanışımızı yapacağız.
     Şuan hala ne haber içerikleri ne de bilimsel şeyler revaçta. Şu an hala eskinin iki arada bir derede kalan anlayışı hüküm sürmekte. Youtube çılgınlığı günlük bilgi ve hatta sadece tüketime yönelik şeyleri bize sunmakta. Küfür arası oyun oynayan çocukların egosu bende yok! Ki beni bilirsiniz... Bunun dışında Youtube'da çeşitli makyaj ve moda konuşulan videolar ön planda ancak zannetmeyin ki buralarda çok şey öğreniyorsunuz (belki göz makyajını öğrenirsiniz ama!) buralar genelde benim gardırobum, benim şifonyerim, çantamın içi tarzı bizzat kullanılan ürünlere verilen referanslardan ibaret. Önceden blogda yapılan bu hareketler kitlenin artık görselleşmesi yüzünden buralara geldi diye naif bir cümle kurmak isterdim ama buna inanmıyorum. Bir de benim de kocaman aynam olsa makyaj yapardım. Twitter'da ise parodi hesap denilen şeyler gerçekten iyi durumda. Direk sonuç almaya yönelik bu çalışma bizi Twitter'ın karakterini vermekte. Burada bir şeyin reklamını yapmak her zamankinden daha kolay. Fısıltı gazetesinin tam karşılığı olan Twitter'a moda vloggerlarımızı bekliyorum. Hem daha ne kadar el kremi değiştirebilirsiniz ki! Burada işlerin bilgi ve haber kavramlarından koptuğu gibi bir algı oluşabilir ama sadece eski anlayışların biraz fayda odaklı yenilenmesidir bu durum. Bu durum bilgiye mi yaklaştırır habere mi diyecek olursanız maalesef gündelik bilgiye çok yaklaştırmaktadır hatta bazen nasıl yapılır içeriği içermeyen vloggerların şu yeni çıkan şerefsizliğin yeni adı marka elçiliğinden (Brand Ambassador) başka bir şey olmadığını anlamak için insan olmaya bile gerek yok. Bu durum artarak devam edecek ve bende millete şerefsiz diyen dede olacağım ama ne yapayım ben böyleyim!
     Bitirirken amacımdan saptığımı düşünebilirsiniz ama bu kadar sert yazmasaydım bundan dört sonra okuduğumda gördüğüm yumuşak cümleler şu an ne düşündüğüm hakkında bana yanlış bilgiler verebilirdi. Yine kendi şovunu yapıyorsun diyorsanız size vereceğim yanıt en azından oyunda bölüm geçince kendimi Spiderman zannetmiyorum. İnternet haber de verir bilgi ama onu asıl güçlü kılan, içeriğinin çoğunu oluşturan haber- bilgi kırması şeylerdir ve son zamanlarda işin haber kısmı yerinde saymakla beraber bigi kısmı fazlasıyla gündelikleşmiştir. Peki ileride ne olacak diye düşünüyorsun diye soracak olursanız vereceğim cevap her yanımızın reklam olduğu ve bunu hiç yadırgamadığımız aksine eğlendiğimizi düşündüğümüz (Eğlenmek de bize öğretilmiştir diyenler de vardır NP) zamanlar gelecek ve artık komedi denen şeyin küfür gibi kelime bazında kalıplaşacağını da düşünmekteyim ki asıl tehlikeli olan da budur. Onun dışında herkesin eline bir mikrofon aldığı günde kendimizi de mikrofona iyiden iyiye alıştırmamızın vaktinin gelip de geçtiğini görmemiz de olasıdır. Cool denilen adamlar simülasyon oyunu oynayabilen adamlar olacak eninde sonunda ama siz yine de umudunuzu kaybetmeyin çünkü umutsuzluk en büyük günah!
     
 
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder