5 Eylül 2014 Cuma

Ünün Kökeni ve Fanlık

Son yüzyılda bilhassa televizyonun ortaya çıkışından itibaren hayatımıza ünlü diye bir kavram geldi. Öncede vardı diyebilirsiniz evet belki tanınan birtakım insanlar vardı ve evet ve belki ulaştıkları insanı etkileme bakımından şimdiki ünlülerden daha güçlülerdi ama bu onları benim az sonra tanımlayacağım ünlüler arasına sokmaz. Ünlü kavramı özellikle son yıllarda kendini pazarlayan,sahici ve bencil insanları tanımlamaya başladı. Eski ünlü dediğimiz insanlar evet bencildiler ama sahici ve kendini pazarlayan insanlar değillerdi. Bu yeni insan topluluğu bize yeni olanaklar sundu insan ilişkilerinde ama eski ünlü kavramının etkisi onların etki alanlarında yoğun olarak bulunuyordu. Bu eski ünlü kavramının yaygınlığı da bize yepyeni bir kavram kazandırdı. Kendilerine fan diyen bu insanların çıkış nedeni bu değişimi anlayamamalarıdır. Ne diyorsun be dediğinizi şu an çok şiddetli olarak duyuyorum evet yine bir klasik Anıl deliliği diyebilirsiniz ama benim yazma nedenim zaten farklı şeyler söylemek öyle diğer çakma bloggerlar gibi o çok güzel bu da güzel o en güzel diğerek kapitalizme hizmet edemem (Bu yüzden okunmuyorsun zaten salak). Bu kanıya nasıl vardığıma gelecek olursak:
      Öncelikle ünlü diye bir kavramdan bahsedebilmek için öncelikle şehire ihtiyacımız var. Şehir olmadan ünlüden bahsedilemez. Şehirler kurulduklarında ilk ünlüler elbetteki güç sahipleri olmuşlardır. Rütbeli askerler, üst düzey yöneticiler (plaza mı kardeş bu üst düzey falan), din adamları gibi çeşitli güç odaklarıydı. İnsanlar saygıyı onlara duyuyorlardı. Bu saygı sevgiyi de doğuruyordu elbette. Bu senin söylediğin şey rütbenin saygınlığı diyebilirsiniz ama tahta bir çocuk oturduğunda yada kalifiye olmayan bir kimse yönetici olduğunda o kişinin yoğun baskılara maruz kalması sizin bu düşüncenizi boşa çıkarmaya yetiyor. Yani kısaca özetlersek ün çıkışı itibarıyla biraz korkulan, ulaşılamayacak olan ve saygı duyulan insanları kapsayan bir kavramdı ünün kökeninde güç vardı kısacası (yani desen samimi olurdu).
     Bu durum yüzyıllar sürdü ancak matbaa tamamen yeni bir yaşam getirerek ün kavramını ve bütün hayatımızı değiştirdi. Matbaa insanlığa öncelikle kalıcılığı ve yaygınlığı sundu. Matbaa bu durumu doğurmuştu evet ama ün kavramına olan etkisini asıl olarak (günlük) gazetelerin doğuşuyla yaptı. Gazeteler sayesinde insanların yerelliği büyük ölçüde son buldu. Eskiden yerel yöneticilere,askerlere vb yönelen ün kavramı ise bu sefer ortak dertleri seslendiren yazarlara kaydı. Hayır o gazetedeki yazarlar ünlü olmadı. O dönem bu yerelliğin yok olmasını fırsat bilip ulusal metinler yazmaya başlayan yazarlar ünlendi. Yazarlar güçlülerdi ama askerler veya yöneticiler gibi insanların hayatlarını etkilemiyorlardı (Yine de hala bir kitap okudum hayatım değişti adamlarını görüyoruz bu da apaçık yine bir kavram kargaşasından kaynaklanmakta). Yazarlar eski tip ünlülerden farklı olarak gizemlilerdi. Çoğu zaman bir fotoğrafları dahi yoktu. Bu gizem insanları meraka ve biraz da abartmaya yöneltti. Aslında yazarlar o dönemde halktan inanılmaz fazla kalifiyelerdi ama halk onların yazarlık harici yönleriyle konuştukları için yine abartma durumuna denk geliyordu. Yazarların ünü sınırları ve diğer bazı şeyleri aştı. Çok sevilip saygı duyuldular ancak fan denen o kitleyi hiç tadamadılar. Doğası gereği yazar eleştiriler tabi ki fanı olmaz diyeceksiniz ama fan kavramının daha doğamayacak olmasını sonraki paragrafta açıklayacağım.
     Modern zamanlara geldiğimizde ise bilhassa bin dokuz yüz lerin ortalarından biraz sonraya denk gelen bu zamanda artık insanların sadece tek kare fotoğrafı görmek veya kim bilir kimin yazmış olduğu bir metin yerine bizzat kanıyla canıyla görmek sesini duymak fırsatını buldu. Bu durumun onu içimizden biri yapacağını söyleyebilirsiniz ama o içimizden biri olmayı da başaran üstün bir kişiliktir bilinçaltımızda. Onları hep kendimizden farklı gördük bizim neyimize dedik. Ulaşılamazdı bizim için ve gördüğümüze göre normal bir insandı. Eski ünlü tiplerinden farklı olarak insan olarak gördüğümüz bu yeni ünlüleri tanımlamakta yine eski ölçütleri kullandık onları yine güçlü gördük yine saygı duyduk ama saygı duyduğumuz insanın normalliğini gördükçe ona olan sevgimiz ve bağlılığımız arttı (ünlüler adeta milletin adamı oluyorlardı!!!!). Diğer ünlülerde var olmayan samimiyet içimizden birilik işin içine girince ve bu durum eski ünlü tanımımızla birleşince yepyeni bir adeta yarı-tanrı bir ünlülük anlayışı çıktı. Bu anlayışa herkes kapılmadı ancak kapılanlarda fena halde kapıldı ve fanlık denen kavram doğdu. Bu insanlar krallar kadar etkilenilmekte, din adamları kadar dinlenilmekte ve (içimizden biri olduğu için) yazarlarlardan daha fazla merak edilmekteleler.
    Bu durum artık hayatımızda bir daha çıkmamak üzere yerleşti. Artık hepimiz yaşımız ne olursa olsun birine fan olabiliriz. Peki fan olmamak veya çevremizdeki insanların birilerine fan olmamaları için ne yapabiliriz:

  • Eleştri kültürünü yaymalıyız
  • Ufuklarımızı açmalıyız
  • Her insanın hataları olduğu gerçeğini unutmassak.
  • Kendimize karşı dürüst olmayı başarıp şu adamı kıskanıyorum demeyi başarırsak
  • Birde toplumdan çılgınca izole olmak varki neyse...
Bu çağ sadece fanlığın doğurmadı. Habere dayalı olan bu çağ eleştri denen şeyi de haberleştirdi. Eskiden güzel veya kötü deniyordu. Son yıllarda çeşitli nedenlerden kötüye kötü diyememe durumu başlayınca ise insanların yazıları sadece bu kitap güzel, şu resim değişik (kötü diyememek) gibi şeyler olmaya başladı. Bu durum da yavaş yavaş hepimizin bu alemin fanı haline getirmekte. Kötü diyemediğimiz şeyler arttıkça ve güzel demek yerine en güzel demeye başladıkça bu fanlığımız artmakta ve korkarım ki bunu önlemenin de bir yolu yok. Ne demişler ''Yalancılar İntihar Edemez'' çünkü onların hayatı hep güzeldir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder